Translate

5 Temmuz 2016 Salı

KARIN AĞRISI

Akut karın ağrıları ani ya da yavaş başlayan ancak 6 aydan daha kısa süreli olan karın ağrılarıdır. Karın ağrısının 6 aydan uzun sürmesi durumunda kronik karın ağrılarından bahsedilir.

Çoğu karın ağrısı çok ciddi olmamakla birlikte karın ağrılarının yaklaşık %10'u  yaşamı tehdit eden ya da cerrahi girişim gerektiren bir nedeni işaret eder.

Karın ağrısı geçici bir bozukluk nedeniyle ortaya çıkabileceği gibi ciddi bir hastalığa ilişkin bir yakınma da olabilir. Karın ağrısı olan kişilerin yaklaşık %35 tanımlanabilir bir neden bulunamaz

 Karın ağrıları öncelikle acil girişim gerektiren akut karın ağrıları ve kronik karın ağrıları olarak iki kategoride değerlendirilir. Akut karın ağrıları da yaşamı tehdit edebilen akut batın ve akut batın olmayan karın ağrıları olarak iki grupta değerlendirilir

Ağrının yeri, ağrı yapan nedeni anlama açısından önemlidir.

 Karın ağrısı olanların %75’i  18-45 yaş arasındadır. Bununla birlikte farklı yaşlardaki kişilerde sorunlar farklı oranlarda görülür. Yaşlı hastalarda karın ağrısının ciddi bir hastalığın belirtisi olma olasılığı daha fazladır ve sıklıkla cerrahi girişim gerektirir.

karın ağrısının akut / kronik oluşu, ne zaman başladığı, süresi, niteliği, yeri ve ağrının yayılımı önemlidir. Bunun  yanında, meslek, sosyal yaşam durumu, kullanılan ilaçlar, daha önceden geçirilen ameliyatlar, yakın zamanda yapılan seyahatler gibi konular da önem taşır. Özellikle ağrının başlangıç şekli, başlangıç yeri ve sonra sabitleştiği bölge, şiddeti, sürekliliği, azalıp çoğalmasının olup olmadığı, yayılımı, ağrıyı arttıran ve azaltan durumların olup olmadığı önem arz eder.

Ağrıyla beraber bulantı, kusma, ishal, ateş, idrar yakınmaları, regl durumu gibi durumların olup olmadığı ağrı nedenini işaret edebilir.
Karın ağrısıya beraber en sık görülen belirti bulantı-kusmadır. İshal barsak iltihabının en önemli göstergesidir.

Apendisitte ağrı göbek çevresinde başlar ve birkaç saat sonra karın sağ alt tarafına yerleşir. Ayrıca bulantı ve kusma sık görülür.


Acil Durumlar

Akut Batın: Birkaç saat süren nedeni belirsiz şiddetli karın ağrısı olarak tanımlanır ve cerrahi acil durum olarak kabul edilir. Ani başlayan ve genellikle cerrahi girişim gerektiren, asıl şikayetin karın ağrısı olduğu karın içi organlardan kaynaklanan bir durumdur. Bu durum ilerleyicidir ve erken tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit eder.  Başlıca belirti, ya aralıklı ya da sürekli ağrı şeklinde hissedilen, kendiliğinden oluşan ağrıdır.

. Genellikle acil cerrahi gerektiren karın ağrıları

  • Akut apandisit
  • Akut mekanik ileus
  • Karın ameliyatlarına bağlı yapışıklık
  • Tümörler
  •  İnvajinasyon, volvulus 
  • Yabancı cisim veya safra taşına bağlı tıkanıklık
  • Perforasyon, primer olarak gastrik veya duodenal ülser, divertikülit 
  • Periton iltihabı ile birlikte akut kolesistit 
  • Rahim dışı gebelikte tüp yırtılması
  • Karın travmaları
  • Damarsal sorunlar


Genellikle acil cerrahi gerektirmeyen karın ağrıları

  • Akut gastrit, gastroenterit 
  • Peptik ülser
  • Akut hepatit
  • Safra Taşı
  • Böbrek Taşı
  • Ailevi Akdeniz ateşi 
  • Diyabet
  • Addison krizi 
  • endometriozis 
  • Orak hücreli anemi atağı 
  • Kurşun zehirlenmesi 
  •  Karın duvarı kanaması
  •  Henoch-Schönlein purpurası 
  •  Sistemik Lupus, Poliarteridis nodosa
  •  Pankreatit


 Karın ağrısına neden olan karın dışı patolojiler

  • Bazal pnömoni
  • Plörezi Spontan pnömotoraks
  • Myokard İskemisi
  • Ampiyem
  • Perikardit
  • Akciğer İnfarktüsü
  • Kosta fraktürü 
  • Testis torsiyonu 


 Akut gastrit ağrısı mide bölgesinde şiddetli ağrıya dönüşebilen yaygın baskı ile karakterizedir. Yemek yeme ağrıyı şiddetlendirir. Kusma çoğunlukla rahatlama sağlar. Yakınmalar birkaç saat ile birkaç gün arasında geçer.

 Ağrının omuza yayılımı kolelityazise, inguinal ve genital bölgeye yayılımı nefrolityazise, sırta yayılımı pankreas hastalıklarına, aort anevrizmasına veya ülser perforasyonuna işaret eder. Yatar pozisyonda iken ağrının artması reflü hastalığına ve pankreas hastalıklarına işaret eder. Ayakta iken ağrının daha şiddetli olması hernilerde görülen bir durumdur. Hareket ile ağrının artması karın duvarı olaylarını (travma gibi), vertebrojenik ağrıyı (diskopati gibi) veya reflü hastalığını gösterir. Kolelityaz, pankreatit, abdominal angina, İBS ve gastrointestinal stenozlarda tipik olarak yemek yedikten sonra ağrı artar. Ülserler ve İBS’da tipik bir diurnal ritm söz konusudur. peptik ülser ağrıları gece uykudan uyandırır. Antiasitlerle rahatlar. İBS'da ağrı yemekten hemen sonra görülür. Gece asla olmaz. Sabahları vardır Karın ağrısı çocuklarda da sık görülen bir durumdur ve en sık ağrı tipidir.Çoğu nedeni bilinmeyen, kendiliğinden iyileşen karın ağrısı tanısı alır;


Cinsiyet karın ağrısının değerlendirilmesinde önemlidir. Jinekolojik durumlar çıkarıldıktan sonra, kadınlarda erkeklerden iki kat daha sık görülür.


4 Temmuz 2016 Pazartesi

HEMOPTİZİ (ÖKSÜRÜKLE KAN GELMESİ)

 Hemoptizi  terimi üst solunum yolları, ağız ve diş bölgesi, mide-bağırsak sistem kanamaları dışlandıktan sonra kullanılır. Enfeksiyon  hemoptizinin en sık  sebebidir.
                En sık hemoptizi sebepleri, akut ve kronik bronşit, zatürre, verem ve akciğer kanseridir.

 - Akciğer kanseri açısından riskli durumlar 
  • Erkek cinsiyet
  • 40 yaşın üzerine olma
  • 40 paket/yılının üzerinde sigara kullanımı, 
  • Hemoptizinin bir haftadan fazla sürmesi olarak özetlenebilir.


Tanım
Hemoptizi; akciğerde kanama sonucunda akciğerlerden veya bronşlardan gelen kanın dışarı atılmasıdır.
Hemoptiziler yoğun ve yoğun olmayan şeklinde sınıflandırılır. Yoğun hemoptizi tedavi edilmediği zaman ölüm oranı %50’dir. yoğun hemoptizi 24 saatte 100 ml ile 1000 ml arasında bir miktarda kanamadır.  Son 24 saatte 30 ila 50 ml kan kaybı olanların hayati tehlikesi vardır; tetkik ve tedavi edilmek üzere hastaneye yatırılmalıdır.



  • hemoptizisi olan kişinin çocukluk dönemi de dahil, daha önce geçirdiği hastalıklar, kalp veya romatizmal hastalıklar, yakınlarında verem olup olmadığı, sigara kullanımı, travma, kullandığı ilaçlar ve kokain kullanımı gibi alışkanlıkları önemlidir
  • Üst solunum yollarından kaynaklanan bir kanamayı tespit etmek için ağız ve boğaz bölgesi dikkatleincelenmelidir
  • Enfeksiyon  hemoptizinin en sık rastlanan sebebidir, hemoptizinin %60-70’inden sorumludur.


3 Temmuz 2016 Pazar

HALSİZLİK

Halsizlik toplumda özellikle de kadınlarda daha sık görülen ve kişinin günlük fiziksel, sosyal ve psikolojik aktivitelerini bozan bir durumdur. Psikiyatrik problemler başta olmak üzere pek çok  hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabilir.

Tanım
Halsizlik günlük hayatta en sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Halsizlik genelde günlük aktivitelerini yürütmekte zorluk, duygusal ve konsantrasyonda değişiklikler, aktivite başlatmakta yetersizlik ile kendini gösterir


1. Sekonder halsizlik: Altta yatan bir hastalığa bağlı 1 aydan fazla 6 aydan kısa süren halsizlik.
2. Fizyolojik halsizlik: Egzersiz, uyku, beslenme ve diğer aktivitelere bağlı olup altta yatan bir sebebe bağlı olmayan ve dinlenmekle geçen halsizlik. ergenlik çağında ve yaşlılarda daha sıktır. Yetersiz dinlenme, zihinsel gerginlik ve beden yorgunluğu neden olabildiği gibi tam tersi olarak hareket azlığı da bir etkendir.
3. Kronik halsizlik: 6 aydan uzun süren ve dinlenmekle geçmeyen halsizlik.

Nedenleri

Halsizlik çok farklı sebeplerin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Kronik hastalıklar ve psikiyatrik problemler genelde kronik halsizlik yapar.Halsizliğin en sık nedenleri ise:
  • Psikolojik (kaygılar, depresyon vb)
  • Enfeksiyonlar 
  • Kanserler
  • Romatizmal Hastalıklar
  • Kalp Hastlıkları
  • Akciğer Hastalıkları
  • Kan Hastalıkları (Kansızlık vb)
  • İlaçlar
  • Hormonlar nedenlerdir.

D vitamin eksikliği: D vitamin eksikliği de halsizlik ve kas ağrıları ile ortaya çıkabilmektedir. Bol güneş ışını alan ülkemizde, sanılanın aksine daha sık D vitamin eksikliği görülmektedir. Gün boyu çalışma ve geri kalan saatlerin hipermarket gibi kapalı alanlarda geçirilmesi güneş ışınlarından faydalanmayı azaltıyor olabilir. Güneş görmeyen mekanlarda ikamet de etkenlerden olabilir. Bu nedenle özellikle yaşlı kişilerde D vitamin düzeyi kontrolü yerinde olabilir.


Tedavi

Kronik halsizlik durumunda tedavi olarak genelde antidepressan tedaviler ve davranış terapileri tercih edilir. Ancak bu tedavileri uygulamaya çalışırken psikyatristlerin de desteğini alarak tedaviyi yönlendirmek gerekir. Kronik halsizlikte faydası olduğu gösterilmiş hiçbir beslenme şekli yoktur, ancak dengeli beslenme önerilir. Düzenli egzersiz, en kısa zamanda işe başlamak her türlü halsizlikte olumlu sonuçlar vermektedir. Düzenli aerobik aktivite (ör: haftada en az 4 kez 30dk yürüyüş) dinlenmekten daha etkili bir yöntemdir.
Fizyolojik Halsizlik tedavisinde; yeterli uyku sağlanmalıdır (yaklaşık 7-8 saat). Doğru uyku hijyeni sağlanması konusunda bilinçlendirme (sabah aynı saatte uyanma, öğleden sonra aktivite düzeyini arttırma, yatmadan önce egzersiz yapmama, gün boyu parlak ışığa maruz kalmama, yatmadan 2 saat öncesine kadar sıcak banyo, kafein, nikotin, alkol ve aşırı sıvı ve gıda alımından kaçınma, yatmadan önce ışık ve sesi minimale getirme, televizyonu kapatma). Kısa süreli gündüz uykuları 1 saati geçmemeli ve öğleden sonra ile sınırlandırmalıdır. 

Aneminin eşlik ettiği hastalıklarda veya sadece anemi kaynaklı halsizlikte demir tedavisi ile kişi kendini daha iyi hissedecektir.
 D vitamin eksikliği saptanan kişiler D vitamini kullanmalı ve hergün en az 20-30 dakika güneşlenmelidir

2 Temmuz 2016 Cumartesi

DİSÜRİ (AĞRILI İDRAR YAPMA)

Ağrılı idrar yapma olarak tanımlanan disürinin en sık nedenleri

  • Üriner sistem enfeksiyonları, 
  • İdrar yollarında taş olması
  • Mesane tümörü, 
  • Üriner sistem tüberkülozu
Disüri en sık cinsel aktif kadınlarda görülür. Bakıma muhtaç yaşlılarda, özellikle huzur evinde kalanlarda üriner enfeksiyonun sebep olduğu disüri oranları yüksektir. Günlük en az 2-2,5 lt su içilmesi ve kişisel hijyene dikkat edilmesi başta olmak üzere koruyucu önlemler disüriyi büyük oranda engelleyecektir

Tanım
 Disüri ağrılı idrar yapma olarak tanımlanır. Ağrı, yanma şeklinde tarif edilir ve genellikle erkekte penis ucunda hissedilirken kadında üretrada hissedilir
             Bebek ve çocuklarda disüriye daha az rastlanmaktadır. İnfantil dönemde üriner enfeksiyonun ilk bulgusu ateş ve sepsis belirtileri olabilir. Bebek ve çocuklarda çok kötü kokulu idrar, ateş, sık idrara çıkma görülmektedir. Disüri çocuklarda kış mevsiminde daha sık görülen bir durumdur. Uzun süre idrar tutma alışkanlığı olan(oyun sebebiyle) çocuklarda da üriner enfeksiyon ve disüri sıklığı artmaktadır.
            Erişkin kadınlarda disüri sıklığı erişkin erkeklerden 10 kat fazla iken yaşlı kadın ve erkeklerde görülme sıklığı hemen hemen aynıdır. Bazı hormonal ve psikolojik durumlar da disüriye sebep olarak gösterilebilir. 

Risk Faktörleri: 
  • Genetik: Doğuştan yapısal veya işlevsel bozukluklar
  • Önceden geçirilmiş idrar yolu enfeksiyonu yenisi için risk faktörüdür 
  • Yaşam tarzı: Balayı sistiti yeni evli kadınlarda yoğun cinsel aktiviteye bağlı 
  • Cinsel yolla bulaşan enfeksiyona bağlı disüri: Korunmasız şüpheli kişilerle cinsel ilişki yaşayanlarda 
  • Gebelik 
  • Psikososyal: Cinsel istismar 
  • Şeker hastalığı
Öneriler:
  •  Günlük en az 2-2,5 lt su içilmeli 
  •  Kişisel hijyene dikkat edilmeli 
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda mutlaka partnerin de tedavi alması sağlanmalı 
  • Kadınlar tuvalet temizliğini önden arkaya doğru yapmalı, antiseptik solüsyonlar kullanılmamalı, iç çamaşırlar pamuklu seçilmeli ve sık değiştirilmeli
  •  Özellikle çocukların uzun süre idrar tutmamaları konusunda aileler özen göstermeli

1 Temmuz 2016 Cuma

HEMATÜRİ (İDRARDA KAN BULUNMASI)


Hematüri idrarda kan bulunmasıdır. İster makroskobik isterse mikroskobik olsun her düzeydeki hematüri ciddiye alınmalı ve aksi ispat edilinceye kadar idrar yolunun kötü huylu bir hastalığı gibi düşünülmelidir. Elli yaş üstünde hematürinin en sık nedeninin mesane kanseri olduğu unutulmamalıdır. Hematüri zamanı, ağrı varlığı, pıhtı olup olmaması, pıhtı şekli ve yapısı önemlidir.




  Hematürinin sık rastlanan nedenleri şunlardır: 

  • Kanserler: Mesane, Böbrek, Prostat, Üreteral,Üretral 
  • Üriner Taş Hastalığı
  • Üriner Yol Enfeksiyonları
  • Antibiyotikler (rifampin) 
  • Şeker ve Tansiyon hastalığı
  • Kronik Böbrek hastalığı 
  • Orak hücreli anemi 
  • Damar yapısındaki bozukluklar 
  • Prostat büyümesi
  • Radyasyon veya Kimyasal Kaynaklı Sistitler 
  • Üriner Travmalar 
  • Prostat İltihabı
  •  Egzersiz Hematürisi 

 Gözle görülebilecek miktarda kan olması makroskopik hematüri olarak tanımlanır. Kanamanın gözle görülebilmesi için her 1000 ml idrarda 1 ml kan olması yeterlidir. 2. Bir diğeri ise AUA (American Urological Association) kılavuzlarında belirtildiği üzere, uygun bir şekilde alınmış 2 veya 3 idrar örneğinin 2’sinde mikroskopik incelemede kırmızı kan hücresinin bulunması olarak tanımlanan mikroskobik hematüridir. 
Eğer bir kadın hastada hematüri varsa idrar analizi sırasında menstrüasyon kanaması ekarte edilmeli veya mensturasyon sözkonusu ise idrar analizi için örnek alımı açısından daha fazla özen gösterilmelidir. 

Kişinin mutlaka cevaplaması gereken sorular;

  • İdrarınızdan kan geliyor mu/ idrarınız kırmızı renkte mi? 
  •  İdrarın hangi aşamasında hematüri oluşmaktadır? (başlangıç, idrar sonu veya tüm akım süresince) 
  • Hematüriyle birlikte ağrı var mı? 
  •  Pıhtı var mı? 
  •  Eğer pıhtı varsa şekilli midir? 
  •  Kilo kaybı? 
  •  İlaç alımı var mı?

30 Haziran 2016 Perşembe

GÖĞÜS AĞRISI

  • Göğüs ağrısının birçok nedeni vardır. Bunların bir kısmı acil tedavi gerektirmeyen nedenlerdir bir kısmı ise acil ve uygun şekilde tedavi edilmez ise ölümle sonuçlanabilen hastalıklardır. 
  • En sık göğüs ağrısı nedenleri, kas-iskelet sistemi ve mide-bağırsak kökenlidir. Diğer nedenler arasında kalp hastalıklkarı, psikiyatrik ve akciğer kaynaklı olanlar sayılabilir.
  • Kalp damar hastalıkları, akciğere pıhtı toplanması, aort damar yırtılması, yemek borusu delinmesi ve akciğer zarı delinmesi göğüs ağrısının atlanmaması gereken ve hayatı tehdit eden nedenleridir.


Nedenleri
  • Göğüs ağrısının nedenlerini kalp kaynaklı olan ve diğer nedenler diye iki ana gruba ayırabiliriz.

  1. kalp kaynaklı nedenler arasında kalp damar tıkanıklıkları, aort damar yırtılması, kalp kası iltihabı, kalp zarı iltihabı, şiddetli hipertansiyon ve kalp kapak hastalıkları sayılabilir.
  2. Diğer nedenler arasında 
                   -akciğer (akciğere pıhtı toplanması, akciğer zarı delinmesi, zatürre), 

                    -mide-bağırsak (safra kesesi iltihabı, reflü, özofajit,mide ülseri), 
                    -psikolojik (kaygı, hastalık hastası olma durumu)
                 -kas-iskelet sistemi ilişkili (boyun fıtığı, herpes zoster enfeksiyonu, eklem iltihabı gibi) problemler sayılabilir.



Acil Durumlar
  • Göğüs ağrısı olan kişilerde kalp damar tıkanıklıkları, aort damar yırtılması, akciğere pıhtı toplanması, akciğer zarı delinmesi ve yemek borusu delinmesi acil durumlardır.



-kalp damar tıkanıklıklarında göğüs ağrısı genellikle göğüs orta hattında, baskı, basınç yanma tarzında bir ağrıdır. Boğaza, kollara, omuza ve mideye doğruyayılabilir.
-aort damar yırtılmasında ise ani ve çok şiddetli başlayan, yırtılır vasıfta hissedilen, sırta ve bele doğru yayılabilen bir ağrıdır
-Yemeklerle ilişkili ağrı daha ziyade mide-bağırsak sistemiyle ilgilidir, fakat şiddetli kalp damar tıkanması olanlarda da ağrı yemek sonrası artabilir.
-Vücut pozisyonu ve hareketleri ile artan ağrılar kas-iskelet sistemi kökenli olabilir.


29 Haziran 2016 Çarşamba

BOĞAZ AĞRISI

     Çoğunlukla akut üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı olarak ortaya çıkar. Çocuklarda boğaz ağrısı yakınması hemen her zaman enfeksiyonlarla ilgilidir. Ancak çocuklar boğaz ağrısını en erken 3 yaşından itibaren ifade edebilirler.

Tanım
 Gelişen teknolojinin de etkisiyle toplu yaşam alanlarındaki artış, sigara kullanımının halen yüksek düzeylerde olması, hava kirliliği gibi nedenler boğaz ağrısı şikayetlerini arttırmaktadır

Nedenleri
  • Üst solunum yolu enfeksiyonları
  • boğazda oluşan iyi huylu oluşumlar;
  • Derin boyun enfeksiyonları
  • boğazda oluşan kötü huylu oluşumlar
  • Reflü hastalığı; oldukça yaygın bir rahatsızlık olup, bu hastalarda boğaz ağrısı görülür.
  • Burun tıkanıklığı yapan ve ağızdan nefes almaya sebep olan hastalıklar olarak alerjik nezle, burunda et olması, sinüzit, burunda kemik eğriliği
  • Sigara kullanımı, hava kirliliği, aşırı ses kullanımı (şarkıcı, öğretmen vb.), aşırı sıcak-soğuk yiyeceklerin tüketilmesi
  • Tiroid Enfeksiyonu; çok nadir olmayan bir boğaz ağrısı sebebidir. Bazen çok sinsi gelişebilir ve boğaz ağrısı tek önemli belirti olabilir.
  • Travmalar da nadir görülen boğaz ağrısı sebepleri arasındadır.


Acil Durumlar

En önemli acil durum mutlaka hastaneye yatış ve tedavi gerektiren derin boyun enfeksiyonlarıdır. Özellikle bademcik etrafında ve genizde oluşan apseler boğaz bölgesindeki en acil durumdur. Geç kalındığında apse genişleyip veya kendiliğinden patlayıp; solunum sıkıntısına veya apse içeriğinin akciğerlere kaçmasına sebep olabilir.
      Boğaz ağrısı olup da acil tedavi ve müdahaleyi gerektiren kişi sayısı çok sınırlıdır. Bu nedenle boğaz ağrısı şikayetli kişilerin acil polikliniklere başvurmaması gerekir veya acil servise başvurduğunda poliklinik muayenesine yönlendirilmelidir.


üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlı boğaz ağrısı olan kişilerde A grubu beta hemolitik streptokok adı verilen bir tür bakteri enfeksiyonu olanlar mutlaka uygun antibiyotik tedavisi almalıdır. Çünkü  A grubu beta hemolitik streptokok farengitine bağlı akut romatizmal ateş denilen bir tablo oluşabilir ve bu tablo kalp ve böbrek rahatsızlıklarına sebep olabilmektedir. Bunun dışındaki hastalara sadece istirahat ve destek tedavisi vermek yeterli olacaktır. Antibiyotik gerekli değildir.

28 Haziran 2016 Salı

ÇOCUKLARDA YÜKSEK ATEŞ

Çocuklarda ateş, özellikle küçük yaş grubunda agresif yaklaşım gerektirmesi başta olmak üzere bazı farklı özellikler içerir.

 Ateşi nasıl ölçelim?
  •  Ateş mutlaka derece ile ölçülmelidir. 
  •  Elle dokunarak ölçülen ateş yanıltıcı olabilir. 
  •  Cıvalı termometre kullanılacaksa Cıva seviyesi 37 C’nin altında olmalıdır. 
  •  5 yaşından küçüklerde aksiller ölçüm yapılmış ve 37.2 C’nin üstünde bulunmuş ise bu durum rektal ölçümle kontrol edilmelidir. 
  • 5 yaş ve büyüklerde oral ölçüm yapılabilir. 
  •  Rektal ölçümde termometre zorlamadan 2.5 cm kadar itilmelidir. 
  •  En az 2 dakika rektumda tutmalıdır. 
  •  Oral ölçümde en az 3 dakika bekletilmelidir. 
  •  Aksiller ölçümde en az 4 dakika tutmalıdır. 


Ateş ölçüm metodları;

  •  Aksiller ısı ölçümü:  Daha rahat ölçülür.  Enfeksiyon riski düşüktür.  Çevre şartlarından etkilenir  Güvenilir olmayabilir.
  •  Rektal ısı:  Güvenilir bir metottur. Ancak  immun yetmezlikli hastalar gibi rektal manipulasyon ile kana bakteri karışabileceği durumlarda rektal ölçümden kaçınılmalıdır. 
  •  Oral ısı: Yalnızca kooperasyonu olan çocuklarda kullanılmalıdır.  5 yaş üstü uyumlu çocuklarda daha uygundur. 
  • Kulak ısısı:  Dış kulak yolundan ölçülür.  Oral veya rektal ısıya eşdeğer kabul edilir.  Uygulanması hızlı, rahat ve enfeksiyon kontrollüdür. 

Acil Tedavi Gerektiren Durumlar

  • Ateşle birlikte döküntü gelişirse 
  •  Aşırı kusma varsa ve sıvı alamıyorsa 
  •  Uykuya eğilim veya baygınlık durumu varsa 
  •  Solunum güçlüğü veya hızlı solunum varsa 
  •  Baş ağrısı ve ense sertliği varsa 
  •  Nöbet geçiriyorsa 
Destekleyici önlemler

  • Giysileri çıkarılır
  •  Bol sıvı verilir
  • Ortam ısısı ayarlanır (25º C’nin altında)
  •  Soğuk uygulama yapılır
  •  Ateş Düşürücü verilir: 
Ateş düşürücüler; Vücut sıcaklığını sadece 1-2º C azaltırlar  Amaç çocuğu fiziksel olarak rahatlatmak, ağrılarını azaltmaktır. Birden fazla ateş düşürücü ardışık olarak kullanılmamalıdır. Ardışık olarak kullanımın ateşi düşürmede tek başına kullanıma üstünlüğü yoktur. 

Yüksek ateşte;  Ateş düşürücü verilebilir.  İlaç verildikten en az yarım saat sonra ılık su uygulanabilir.Ateşli havale geçiren çocuklarda ateş tedavisine öncelik verilmelidir. Kombine ateş düşürücü kullanımından kaçınılmalıdır.  Ateş düşürücü önemli yan etkilerinin olduğu  unutulmamalıdır.Ateş düşürücüler rutin kullanılmamalı ateşin 39 C derece ve üstünde olduğu durumlarda kullanılmalıdır.

27 Haziran 2016 Pazartesi

YÜKSEK ATEŞ


Ateş, vücut sıcaklığında artışı ifade eder. Ateş normal bir vücut savunma mekanizmasının hastalıkla mücadelesinin bir parçasıdır, yani ateş bir hastalık değildir. Kişinin genel durumu ateşin derecesinden daha önemlidir. Ateş düşürücüler ve gerekli görülürse antibiyotikler ile kontrol altına alınabilir. 



Genel Bilgiler 
  •  Isı regülasyonu: Vücut ısısını esas olarak hipotalamusun preoptik bölgesi ayarlar. Deri ve merkezi bölgelerdeki termosensörlerden gelen uyarılara göre vücut ısısını kontrol eder. Mikroorganizmaların vücuda girmesi sonucu da çeşitli mekanizmalarla ısı üretimi artar, ısı kaybı azalır sonuçta vücut ısısı yükselir. 
  •  Ateşin Faydaları: Enfeksiyon bölgesinde kan akımı artar.  O bölgeye savunma hücresi göçü olur ve yabancı mikroorganizma yıkımı artar. sonuç olarak da mikroorganizmaların çoğalması azalır. 
  •  Ateşin Zararları: Her bir derecelik artışta metabolizma %12 artmakta, hücre yıkımı artmakta, sıvı kaybı artışı , nabız sayısında dakikada 10-20 atım/dakika artış olmaktadır.Vücut sıcaklığı artışı sık soluk alıp verme sonucu respiratuar alkaloza(solunuma bağlı kan Ph yükselmesi) ve elektrolit kaybına neden olabilmektedir. Ateş yüksekliğinde Oksijen ihtiyacı %13 artar. Kalori ve sıvı ihtiyacı artar. Kas yıkımı artar.  Metabolizma hızlanır. Fiziksel rahatsızlığa neden olur. Zihin yetenekleri geçici olarak baskılanır. Bilinç değişikliklerine neden olur. Özellikle 5 yaş altı çocuklarda ateşli havaleyei tetikleyebilir. 
  •  Normal vücut sıcaklığı: 36,8  dir. Sabah erken saatlerde en düşük; 37,2ºC, akşama doğru en yüksek; 37,7ºC’tır. Vücut sıcaklığının Rektal >38 C,  Oral >37.50 C,  Aksiller(Koltuk Altı) >37.3 C,  Kulaktan >38 C olması “ateş” olarak tanımlanır. 
  •  Ateşte Evreler: Önce vücut ısısı normaldir. Sonra kişi üşür-titrer, vücut ısısı yükselir. Kızarma evresine geçer bu evrede özellikle kulaklarda kızarıklık gözlenir kişi kendini iyi hisseder. Son olarak Terleme Evresine geçer ve terleme olur. 
  • Ateş Tipleri:

  1. Devamlı ateş: Vücut sıcaklığı sürekli normalin üzerindedir. Günlük sıcaklık farkı 10C den azdır. Örn: Tifo  
  2.  Bacaklı ateş: Sabah ve akşam sıcaklık farkı 10C den fazladır, ancak en düşük düzeyinde bile normal sınırlara inmez. Örn: Verem 
  3.  Aralıklı ateş: Vücut sıcaklığı her gün normale iner ve tekrar yükselir, günlük sıcaklık farkları çok fazladır. Örn: sıtma 
  4.  Tekrarlayan ateş: Birdenbire çıkar, 3-5 gün sürdükten sonra yine birdenbire düşer. Bir süre normal seyreder, tekrar yükselir ve bu şekilde nöbetler halinde devam eder. Örn: borreliosis
  5. Dalgalı ateş: Ateş yavaş yavaş yükselir (5-6 günde), sonra aynı şekilde düşer. Örn: brusellozis, Pel-Ebstein ateşi 
Tedavi 


Bazı özel durumlar dışında hızla ateşe müdahale etmek yerine ateşi takip etmek, seyrini ortaya koymak tercih edilmektedir. Ateşli hastada tedavi 3 ana başlıkta toplanabilir: 

  • Destek Tedavi: Hastanın doktora gelinceye kadar olan sürede kendilerinin yapacakları işlemlerdir.  Ortam ısısı: 21-22ºC olmalıdır. İnce giysiler: Az ve gevşek giysiler olmalı. Bol sıvı verilmesi.Yeterli kalori sağlanması. Ilık su ile pansuman veya banyo
  •  Ateş düşürücü ilaç tedavisi: Ateş düşürücü kullanımı vücut sıcaklığı 39ºC’nin üzerine çıktığında önerilir. 
  • . Antibiyotik kullanımı: Ateşin en sık sebebi olarak karşımıza çıkan enfeksiyonlarda uygun antibiyotik seçimine dikkat edilmelidir. Antibiyogram sonrası verilmesi uygun olmakla beraber antibiyogram imkanı olmayan durumlarda geniş spektrumlu antibiyotikler ve hangi organ olduğu tespit edilmişse o sisteme yönelik uygun antibiyotiği tercih etmek en doğrusudur. Ancak körlemesine verilen antibiyotik bariz bir enfeksiyonu baskılayabilir veya klinik tabloyu değiştirebilir.  
Ateşin Acilen Düşürülmesi ve Kontrol Altına Alınması Gerektiği Kişiler 
  •  Gebe kadınlar, 
  • Yaşlı hastalar, 
  •  Kalp,Akciğer, Böbrek veya Beyin fonksiyonları bozulmuş hastalar 

26 Haziran 2016 Pazar

BAŞ DÖNMESİ



Baş dönmesi (vertigo, dizziness) yaşam kalitesini bozan, günlük yaşamda çok zor durumlara sokan bir belirtidir. Baş dönmesi çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkarlar. Periferik hastalıklar 50 yaşın altında, santral denge fonksiyonundaki rahatsızlıklar ise yaşlı grupta daha sık izlenmektedir. 






Tanım

  • Yaşlı popülasyon arttıkça dengesizlik sorunları da artmaktadır.
  • Denge bozukluğunda eğer dönme hissi var ise ister kendinin ister etraftaki objelerin dönmesi olsun “vertigo” denilir. Eğer dönme hissi olmayan bir denge bozukluğu var ise kişi yere düşecekmiş ya da yer ayağının altından kayıyormuş gibi hisseder, bu durumda dizzines tabirini kullanmak gerekir. 
 Vertigo kulaktaki denge sistemi hastalıklarının bir belirtisi iken dizzinesli bir kişide baş dönmesi nedeni bütün bir vücut olabilir. 
Baş dönmesi yaşayan kişilerin yaklaşık %30’u yaşamları boyunca bir kez daha atak geçirmektedir. Bunların çoğu kadın ve yaşlı gruptandır. Çoğu baş dönmesi iyi huylu olup kendi kendini sınırlar ancak belirtiler haftalar boyu devam edebilir.  Gerçek vertigo bulantı ve / veya kusma ile birliktedir. İşitme kaybı, kulak çınlamaları olabilir. Şiddetlidir, ani başlar, kısa sürede kaybolur. 

Baş dönmesinin nedenleri
  • kulaktaki denge sistemine bağlı nedenler 
  • beyin ya da sinirlere bağlı nedenler 
  • diğer organlara bağlı nedenler 
  • Psikolojik nedenler olabilir. 
kulak ve beyin kaynaklı olanlar dışında, travma, ilaç, hormonal, metabolik, vasküler ve psikolojik nedenli baş dönmesi olabilir. Bazen de hiçbir sebep bulunamayabilir (nedeni bilinmeyen tip).
Yaşa göre baş dönmesi değerlendirildiğinde:
  • Genç yaşta atipik baş dönmesi ve bayılacakmış hissi
  •  Orta yaşta vertigo 
  •  Yaşlılarda bayılacakmış hissi ve dengesizlik daha ön plandadır. Yaşlılarda genellikle birden çok sebep olduğu için tek bir kategoride düşünülmemesi daha doğrudur. Özellikle yaşlılarda kalça kırıkları, kulaktaki denge sistemi bozukluklarının sık rastlanan bir sonucudur ve düşme en sık yatak odalarında oluşmaktadır. 

  •  Periferik Vertigo: Vertigonun nedeni iç kulak veya vestibüler organlardır. En sık nedeni benign paroksismal pozisyonel vertigodur (BPPV). Bunu, Meniere hastalığı izler.
  •  Santral Vertigo: Vertigonun nedeni, beyinde bulunan denge merkezlerinin hasarıdır. Santral vertigoya, konuşma ve artikülasyon bozuklukları, çift görme, yutma bozukluğu gibi bazı ek nörolojik bulgular eşlik eder ve daha uzun sürme eğilimindedir. Şiddetli denge bozukluğu sıklıkla vardır. Santral vertigonun sık nedenleri: migrene bağlı vertigo, multiple skleroz (MS), akustik nörinom, otoimmun iç kulak hastalığı ve beyin damar hastalıklarıdır. 
 Acil Durumlar
  •  Ani işitme kaybı olması 
  •  Ciddi bulantı kusma olması ya da oral sıvı alamama 
  •  Saniyeler içinde aniden ortaya çıkan ve devam eden vertigo olması
  •  Nörolojik semptomlu vertigo olması 

25 Haziran 2016 Cumartesi

BAŞ AĞRISI



Baş ağrısı toplumda en sık görülen ağrı çeşididir. Tüm baş ağrılarının %90’ı başka bir hastalığa bağlı olmaksızın oluşan ağrılardır. %10'luk kısma ise hipertansiyon, kafa travması gibi dolaylı nedenler örnek verilebilir. Yeni gelişen baş ağrılarının nedenleri kafa travmasından hipertansiyona, anevrizma rüptüründen subdural kanamaya kadar değişebilen birçok nedene bağlı olabilir ve bir kısmı acil müdahale gerektirir. Akut anevrizma rüptürü, intraserebral hemoraji gibi baş ağrısının ölümcül sebepleri / kırmızı alarm durumları erkenden tanınmalıdır ve atlanmaması gerekir. Kronik baş ağrılarının en sık sebepleri, migren ve gerilim tipi baş ağrılarıdır. Ancak, bu tip ağrılarda özellikle beyin tümörleri gibi ciddi sebepler de mutlaka akla gelmelidir..


Acil Durumlar 

  • 50 yaşından sonra başlayan ağrılar
  • Aniden başlayan ciddi baş ağrısı
  • Sıklığı ve şiddeti giderek artan baş ağrıları, 
  • HIV enfeksiyonu veya kanser yönünden risk taşıyan hastalarda yeni başlayan baş ağrısı, 
  • Sistemik hastalık bulguları (Ateş, ense sertliği, bulantı-kusma, döküntü) ile birlikte olan baş ağrısı
  • Tek taraflı duyu kaybı, tek taraflı güçsüzlük

 Baş ağrısını tetikleyen faktörler

  •  Parlak ışık, menstruasyon, uykusuzluk, açlık, hipersomni, stres, alkol, hava değişikliği migren ağrısını başlatabilir.
  •  Ikınma, öksürme ile artma, intrakranial lezyon düşündürür.
  • Efor veya cinsel ilişki ile artma, subaraknoid kanama, diseksiyon gibi durumları düşündürür.
  • Ağrının ayakta artıp yatınca azalması düşük BOS basıncı durumları (LP sonrası, kafa travması, beyin cerrahisi sonrası, veya spontan)
  • Uygunsuz baş pozisyonları ile artma, servikal nedenli baş ağrılarının özelliğidir.
  •  Yüze dışarıdan su, soğuk, rüzgar, temas ile tetiklenen ağrılar trigeminal nevraljinin özelliğidir.
  •  Çiğneme-yutma ile tetiklenen glossofaringeal nevralji olabilir